Şarap olur. Evet, üzüm suyunu açıkta bırakırsan şarap olur. Şarap bu kadar basittir. Öyle uzun boylu anlatanlara pek kulak asma. İnanmıyorsan al on kilo üzüm ve evinde dene. Koy leğene, tepin üstünde ayaklarınla. Bir zahmet suyunu süzüver, ayakların da temiz olsun. Elinin altında bu üzüm suyunu alacak kadar bir kap vardır mutlaka. Bırak bir kenara ve bekle. Budur. Gerçekten. Şarap böyle yapılır. Üzüm suyunda minicik tek hücreli organizmalar vardır, bu minikler üzüm suyundaki şekerle birleşince alkol üretirler. Hikmetinden sual sorulmuyor. Bektaşi boşuna dememiş “Ben üzümün suyunu sıkar küpe koyarım, gerisine karışmam hikmeti hüda.” Böylece işin günahından da sıyrılıvermiş zatı muhterem. Tabi sen şimdi şarabın tüm macerasını merak ediyorsun. Hemen merakını gidereyim her şey doğaldır. Şarap üreticilerinden duyacağın bir takım terimlere takılma sakın. Sütü açıkta bırakırsan da bozulur, aslında az da olsa alkol üretir. Mayalanma binlerce yıldır bir başına kimseye danışmadan eylemlerini sürdürmektedir lakin insanlık bunu henüz 19. yüzyılda fark etmiştir. Zaten ne olmuşsa bu keşifler yüzündendir. Şurada bir paragrafa sığan şarap üretimi günümüzde ansiklopedilere sığmaz olmuş, okulları açılmış, üstatları yetişmiş ve bir meslek halini almıştır. Yani bizim üzüm suyu bozulmakla kalmamış daha neler etmiştir insanlığa.
Ben Şarap Yaparım (Yaparsın daaa!)
Tamam, yaparsın. Kabul ediyorum. Ben yapmam. Sen istediğin kadar yap. Evinde yap. Fabrikanda yap. Bağını kur. Ticari kaygılar ile şarap üretmek zor iştir. Bozuk üzüm suyunu şişeleyip satmaya çalışırsan gerçek bozulma nasıl olur öğrenirsin. Şarap yapmak için temel kural üzümlerinin olmasıdır. Üstelik her şarap sever şunu bilmelidir ki şarap bağda yapılır. Bu cümleyi destursuzca söylemekten çekinmeyin. Bağırsanız bile hoş görülür. Tekrar edelim: “Şarap bağda yapılır!” Evet, güzel. Bağcılık kolay diyen olmadı. Zordur. Hem vakit, hem nakit gerektirir. Hem de ne nakit. İlk yıllarda öyle büyük getirileri de olmaz bağcılığın. Özene bezene baktığın üzümlerini sonunda üç kuruşa satmak zorunda kalırsın. Belki alan da olmaz. Kendi şarabını yapar mahsulü yanmış çiftçi misali bir kenarda kahrından içer durursun. Yine de şarap seni yarı yolda bırakmaz. En azından içkiye para vermeni engeller. Peki, kim şarap yapar? Şarap yapımı konusunda uzmanlaşmış kişiler vardır. Önolog deniyor efenim bu şahıslara. Bir genelleme yapmak gerekirse aktif iş hayatları boyunca çoğunun kendi bağı olmaz veya kendi şarabını yapmaz. Yaptıkları şarabı da bir süre sonra beğenmez olurlar. Bir başka tekniğin peşinde başka üzümlerle vakit geçirerek yaşlanırlar. Bir bağ sahibine göre çok farklı üzümle ve sorunla karşılaştıkları için şarap üretimi konusunda tecrübelilerdir. Basit olarak düşünmek gerekirse, üzüm suyunun boşa gitmemesi için tecrübeli parmaklara her zaman ihtiyaç vardır. Dikkatini çekerim şarabı ticari kaygılar ile üreten insanlardan bahsediyorum. Sen hiç on ton üzüm suyunu şaraba çevirememiş üreticinin suratını gördün mü? İnan görmek istemezsin. Görsen bu tür insanlar için bir dernek kurmak arzusu ile dolarsın. Şarap Üretmek İsteyen Fakat Başarılı Olamayanları Koruma ve Yaşatma Derneği.
Artık bu kadar çabanı hor görmezler ve sana marketten bir şişe güzel şarap alırlar. Dünyanın her yerinden bu derneğe üye olabilecek insanlar vardır. Şimdi diyeceksin ki nereden nereye geldik. Dur kafan karışmasın. Konudan konuya atlamama alışırsan daha rahat anlaşırız. Ben kaldığım yeri unutmadım zira iki satır yukarda duruyor. Ne demiştik? Şarap bağda yapılır. Bağda ne olur? Üzüm. Sonunda üzüme geldik. Şarapların neden birbirinden farklı olduğunu merak ediyorsan cevabı üzümdür. Üzüm, şarapların farklılaşmasındaki en temel etkendir. Boğazkere ile yapılan şarap Narince ile yapılandan sert olur. Narince zarif olur. İşler karışmaya başlıyor. Az önce şarap bu kadar basittir yazan insan şimdi bir takım üzüm isimleri ile şarapları birbirinden ayırıyor. Henüz yolun başındayız. Daha çok kafamız karışacak. Çok!
Oburluktan terfi edeceğim yakında :) bakar mısın ama duruma, ders verir gibi bir havada yazıvermişim :) Vay vay vay! Bana bak be :) Haha ha :)
Elinize sağlık. Bayıldım yazınıza :)
Birader sen bu yazıyı kafan bimilyonken falanmı yazdın. Bir cümlen öbür cümleni tutmuyor. Sen şarabı biraz az iç. Hele yazı yazacakken hiç içme amk.
Tabi len ne sandın, ayık yazı yazan senin gibi olsun amk :)))