6 ŞARAP 6 BÖLGE

1999 Edulis
Üç güzel :) Soldakinin horozu bile var...
Üç güzel :) Soldakinin horozu bile var...

Geçtiğimiz Salı akşamı Kayra Akademideydim. Elbette son günde eşlik edecek bir arkadaş bulup katıldık. Bir önceki ziyaretimde de Kızılkayalara uğramıştım, yine aynı yeri seçtim :) vakit darlığının farkında olan arkadaşım da sağ olsun burun kıvırmadan keyifle eşlik etti ve kolestrolümün tavan yapmış olmasına aldırmadan indirdim mideye dürümü :) Zamanında kapıdan içeri girdik. Aaaa hani nerde elinde pembe şarap ile bizi karşılayan bayan, bahçede de kimse yok. Hatta içerisi bomboş, kapıdan girmiş ilerlerken zarif bir ses yardımcı olma ricasında bulundu. Saklanmış sanki kapının ardına, adlarımızı alıp tadımın üçüncü katta olacağını söyledi. Nerede pembe şarap demedim elbette. Hayır, bilmeyen varsa yazayım, sorarım yani, söz konusu yemek içmek olunca tüm efendi ve kibar tavırlarım yerle bir oluyor. İçimden canavar çıkıyor :) Günler sonra yazıyorum tadım akşamını. Zira vakit olup yazma keyfimin tadını çıkaramadım. Cumartesi akşamına nasip oldu hevesim. Atıştırmalık birşeyler hazırladım yanına şarabımı da açtım başladım yazmaya. Bir önceki tadımdan şu yazımda bahsetmiştim. Merak eden olursa bir zahmet canım hadi…

Merdivenlerden çıkalım ben yolda bir ziyaret yapacağım dedim. Yok yok, kimseye uğramadım tuvalete gittim. Her kat bomboş, cinler topa hızlı vurmuş inler peşinde koşuyor. Biz de şöyle bir manzaraya baktık camlardan, nefis… Çıktık sınıfımıza. Neşeli yüzler karşıladı bizleri. İlk gelişime oranla daha bir sınıf gibi göründü bu sefer gözüme, laf aramızda Gence Alton gibi isimler varken veya bir önceki ziyaretimizdeki özeni her neye borçluysak bu tür zamanları tercih edip gitmekte fayda var. Elbette sizin amacınız şarap eğitimi almaksa onu bilemem :) fakat şu hali ile gidip yarım saat içinde şarapları tadıp kaçabilirim. Tadımdan sonra ayaküstü sohbet edecek bir vaktin yaratılmadığı, hele ki kapıda pembe şarap ikram edilmediği bir etkinlik sönük geldi bana. Ne yapayım efendim beklentiyi yükseltmeselerdi.
Kayra yeni serileri için tadım düzenlediğinde koşarak gidelim, eminim daha keyifli akşamlar geçiririz.

Öncelikli olarak beğenmediklerime verip veriştireyim sonra arada laf sokuyor demesinler. Efenim masamıza küçük şişelerde su bıraksalar çok güzel olurdu. Suyum bitti yan masadan arakladım. O kadar densizlik yaptım ki bir de arada suyum bitti demeye hicap ettim. Bak inanmıyor bak :) harbiden utandım isteyemedim. İkinci konu içtiğimiz şaraplarını şöyle numaralı bir listesinin verilmemiş olması. Hangisi neydi, kaç numaraydı, üç numaramı yıllanmış diğerimi Kavaklıdere inanın karıştırdım. Üçüncü ve son eleştirimiz tadım kadehlerimizin dizildiği kağıtlar. Güzelce numaralı halkalar basmışlar kağıtlara, kağıtlarda kaliteli ama belli ki benden önce insanlar kullanmışlar, üstüne not bile almışlar. Ben de komik şeyler çizip “Trala la la” filan yazdım. Üç kuruşluk kağıt değiştirin şunları efenim. Söyledim tabi bunları, söylemez olur muyum hiç. Kağıt meselesi hariç diğer ikisini söyledim, Ayça Hanım kibarca savundu akademisini: “Şişeleri dizdik bakabilirsiniz, su burada var isteseydiniz” dedi. Bana ne, bana ne, arsızım ben, şişe su isterim, temiz kağıt isterim ve tadılan şarapların listesini isterim.

Şimdi gelelim hakkını yemememiz gereken tadım güzelliklerine. Bavul ticareti ile şahane bir Riesling getirmişler tadına doyamadım. Sonunda bir kadeh daha içeyim arzusu taşırken. Şahsi teşvikim ile gaza getirdiğim arkadaşların, henüz ben ikinci kadehe yeltenmeden şaraba el koyduğunu farkettim :) Bu güzel şarabı getirmiş olmaları büyük incelikti. Herşeyden daha önemlisi bana katlandılar :P Ayça Hanım yakın zamanda Londrada bir sınava katılacakmış, başarılar diliyorum. Kendisi bizlere şahane bir sunum ve küçük kitapcıklar hazırlamış. Sunumun asıl kahramının, bizler gibi tadıma katılan ve gelecekte akademi eğitmenlerinden olacak bir bayan olduğu kanısına vardım ben nedense :) Adını hatırlayamıyorum kusura bakmasın artık. Lakin ilk içtiği şarap benimle aynıymış. Çubuk şarap ile başlayıp akademilerde eğitmen olmakta varmış, içim rahatladı. Yoksa kendi yaratıcılığı olan Uludağ Gazoz ile sirke gibi şarabı tadlandırdığı için mi seçmiş bu işi? Nasıl akıl edemedik bunu yahu :) Yaşımda epey oldu, bu saatten sonra şarabı meslek edinmek zor mu? Gerçi düşününce benim işime gelmez bu durum. Bakınız şurada Kayranın Terra serisi bile gençlik iksiri gibi gelirken bu işlere bulaştıktan sonra burun kıvırırsam ne olur benim halim. Şimdi yetişemiyoruz şarap masraflarıma…

Açıldım yine, bir şişeden sonra böyle oluyorum yapacak birşey yok :) Gelelim 6 Şarap 6 Bölge meselemize. Üzümleri ve bölgelerini öğrenmemizin yanında, şarap nasıl tadılır, nasıl koklanır, bu minik güzel kadehler nedir, şarap nasıl yıllanır, avrupa şarapçılığı, yeni dünya, eski dünya şarapçılığı derken daha yazmadığım yığınla şey öğrendik Ayça Budak’tan. Aklımda kaldığınca şarap listesini, bölge ve üzümleri yazmaya çalışayım. Sıralamasını karıştırmış olabilirim elbette. Bizim için hazırlanmış kitapcıklardan da almadığım için bölgeleri bile karıştırabilirim :) Fakat tadımdan aklımda kalan iki şarap var ki öyle böyle değiller. Bir tanesinden bol miktarda alacağım lakin diğeri memlekette bulunmuyor. Buluruz onunda bir yolunu elbette :)

1. Terra California Chardonnay
Nefis bir seçim olmuş, Vasilaki ve Çavuşdan sonra gönlümde büyük yer etmiş beyaz şaraplardandır. Bir önceki tadımda ve sonrasında hediye edilmesi vesilesi ile tanışmış ve ayrılamamışımdır. Metroda indirimde gördüğün gün altı şişe birden alıp gerekli özeni göstermiş bıkana kadar içmişimdir :) Birinci sırada yer alması yerinde olmuş zira öyle ağır, kalıcı bir tad bırakmıyor bende. Beyaz içeceğim ne içsem diye aranıyorsanız. Arandığınız yerde, Çamlıbağ Vasilaki, Corvus Çavuş veya Vasilaki yoksa hemen alabilirsiniz. Tereyağımsı lezzet ve hafif meşe kokusu alıyorum bundan, hoşuma giden bir lezzet kısaca. Fakat bundan sonra gelen beyaz çok sıkıydı.
Bölge: Lodi – Napa Vadisi – Amerika
Üzüm: Chardonnay

2. Erdener Treppchen Riesling Auslese – Dr Hermann
Yurt dışı satış fiyatının 8 Euro olduğunu görünce derin bir of çektiğim, kamyon lastiği kokusunu yeniden hatırlatan ve ne kadar sevdiğimi anımsatan nefis, leziz, fevkalede bir şarap. Asla bir Vasilaki veya Çavuş ile karşılaştırmam ama Chardonnay alternatifi olarak pek ala tercih edilir.
Ayça Hanıma göre petrol kokusu, ki ben daha önce petrol koklamadım. Bana kalırsa kamyon lastiklerinin iç lastiği kokusuna eşlik eden balımsı, limontrak kokular. Üstelik gayet tazeliyen bir lezzeti var. Çubuk şaraba gazoz karıştıranların seveceği türden :P
Bölge: Almanyada bir yerler, haritadan bile gösterdiler ama pek umursamadım. Bölgesini öğrensem ne olacak, gidip oradan üzüm alacak değilim :)
Üzüm: Riesling

3. Chianti Classico Riserva DOCG – Rocca Delle Macie
Patırtıya bakar mısınız, DOCG imiş bu şarap. Bunun OCG’si var hedesi var hödösü var üstünede horoz etiketi yapıştırmışlar. Ben bundan birşey anlamadım, eşek hoşaftan ne anlar diyebilirsiniz ama çıkardığı patırtıya değmedi bence. Gövdeli bir şarap ve kalıcı bir tadı var ama sevemedim nedense. Belik yanında güzel bir yemek ile lezzeti ortaya çıkar ama ben anlamadım kıymetini diyelim.
Bölge: İtalya / Toskana
Üzüm: Sangiovese, Cabernet Sauvignon, Merlot

4. Edulis Riserva
Bak bu güzeldi, sevdim bunu ve yanılmıyorsam bu şarapta ilk kez “yeni açılmış kurşun kalem” kokusu aldım, hehehe :) Uydurmuyorum yahu, ilkokuldaki gibiydi koku :) Güzel bir şarap diyebilirim. Öyle horozum var benim filan diye bağırmıyor ama lezzetli. Tavsiye olunur.
Bölge: İspanyada bir yerler :)
Üzüm: Tempranillo

5. Terra de France Cabernet Sauvignon
Et yiyeceksiniz ama karar veremiyorsunuz, fazla alternatif yok, her yerde bulunur alınız içiniz, kendiniz deneyiniz. Sıradan bulduğum bir şarap.
Bölge: Fransa / Languedoc’miş sitelerinden baktım :)
Üzüm: Cabernet

6. Prestige Boğazkere 2004 – Kavaklıdere
Elbette en sona Boğazkere :) boğaz mı dayanır buna. Önce bunu içsek diğerleri yavan kalırdı. Takdir ediyorum Kavaklıdereyi, yapmışlar bir kenara koymuşlar. Tez zamanda bir kaç şişe alıp sofrayı kuracağız belli oldu :) Amerikan usulu etlerden sıkılmış eşe dostada kısık ateşte çok pişmiş baharatlı etler eşliğinde ikram edilecek :)
Bölge: Diyarbakır
Üzüm: Boğazkere

Efenim özetle neymiş, Boğazkere varken başkasına prim vermeye gerek yok. Akşamın en güzeliydi diyebilirim. Şimdi gelde tadımdan bir gün önce Nişantaşının kokoş mekanlarından birinde Terra Pinot Noire verdiğin paraya üzülme. Sürekli söylüyorum, yazıyorum: “Dışarıda 50 liradan fazla para vermeyin şaraba…” diyorum ama ne mümkün. En dandik yerde bile idare eder bir şarap 60-70 lira. Nişantaşı abartısını ayrıca yazarım şimdi tadım akşamına devam edelim.

Katılan insanlarda pek hoş pek sıcaktı, tam önümüzde oturan bir bey ile ayaküstü sohbet ettik ama sınıfımızdan kaçarcasına giden eğitmenlerimiz ortadan yok olunca bizde sohbeti kısa kesip ayrıldık mekandan. Bir iki kadeh daha içip katılanlarla çene çalmak isterdim lakin mümkün olmadı. Bunun dışında, arsızlığı ve densizliği elden bırakmayıp Boğazkereden bir kadeh daha içtim ayaküstü :) katılımcı arkadaşlarıda isyana teşvik edip kalan şarapların yağmalanmasına ön ayak oldum :) Erkenden çıkmamız çok işime yaradı zira ofise uğrayıp litrelik şaraplarımı ve çok merak ettiğim Merlot-Papazkarası Dolmeni aldım. Eve girer girmezde atıştırmalık birşeyler hazırlayıp içmeye devam ettim :) Şu yazımda fotoğraflarını görebilirsiniz.

Son bir özet, Türk şarapçılarını sevelim, sevdirelim. Yabancı üzümlere prim vermeden, yabancı şarap denemeden önce yerli malı yurdun malı lezzetleri tadalım ki ayağımızın dibindeki lezzetleri kaçırmayalım. Üstelik bana sorarsanız, napa vadisinin üzümlerini veya toskananın şaraplarını denemeden önce Türk şaraplarının hepsini tecrübe etmiş olmak gerek. Karşılaştıracak lezzetler olur damağımızda, hem Türksün hem kendi şaraplarını tanımıyorsun, döverler adamı :) Son özete son cümleyi yazalım. Neymiş? Şişeye horoz etiketi koydular diye her adem oğlu şaraplarını beğenmiyormuş :)

9 yorum

  1. Ön Sıradan Selam Var

    Kayra’daki ayaküstü sohbette bloğunuzdan bahsedince mutlaka göz gezdiririm düşüncesiyle kartınızı saklamıştım. Bu akşam etraflıca inceledim blogu: NTV’deki programında Vedat Milor’un meşhur yüz ifadesi ve nefis anlamındaki el hareketiyle “çok güzel” deyişi vardır ya, aynen öyle.
    Lakin, zatıalinizin caaanım Sangiovese üzümleri mahsulü –üstelik 2003- Chianti Classico’yu sırf şişenin üzerindeki horoza uyuz olduğunuzdan müsebbib iki kalemde madara etmenize iştirak edemeyeceğim mirim. Kanaatim odur ki; sizinkisi kupaj’a bir reddiye, tercihleriniz ve temayüllerinizden öyle hasıl oluyor. Ve lakin, damak tadınıza has daha hafif gövdeli, asiditesi yüksek kupajlar sevebilirsiniz belki de? (Lutfen yanlış anlamayınız; lakırdılarım, asla ukalalık için değil, naçizane tavsiyeler dahi değil sadece muhabbet üzredir).

    Arsızlık meselesine gelince üstadım(arsızlık-densizlik bahsiniz vesilesiyle) ; bana sorarsanız, gurmenin ar damarı azıcık çatlamış olmalı, hatta mümkünse soranlara “ben o damarı aldırdım şekerim, malumunuz gurmenin meşhur damar sertliği hikayesi, önce çatlıyor sonra ameliyatla alıyorlar” şeklinde sırıtarak pişkin cevaplar vermeli. Bunu, arsız olamayışı nedeniyle kaçırdığı fırsatlar neticesi, zatıalimin mahcup bir hayıflanışı olarak takdir ediniz.

    Bendeniz, mütemadiyen, Kayra’nın rahle-i tedrisinden geçmeye, wining and dining’e ve şehirdeki diğer şarap etkinliklerine devam edeceğim. Bir tadımda ya da bir mekanda tesadüf eder, etraflıca istişare ederiz umarım. İyi şarapların, mekanlarda mübalağalı fiyatlarla satılmasına ben de fena bozuluyorum azizim(yerli şarapların fiyatlarına da), lakin hem tadım hem de mevzu üzerine kallavi muhabbet gayesiyle müsait bir zamanda, müsait bir mekanda yemek organize edelim ne dersiniz; eşin dostun, güzel şarabın, leziz yemeğin, demli muhabbetin hürmetine …

  2. Aman efendim kimleri görüyorum, sohbetinizin tadı damağımda lakin bizi bekleyen şarapların hayali ile ayrılmak zorunda kalmıştık. Siteme uğrayıp vakit ayırmanız, üstüne bir de yorum yazmanız ziyadesiyle mutlu etti beni :) Uslubunuza ve horoza olan gıcığımı anlamanıza hayran oldum. Site hakkında söyledikleriniz ise pek sevindirdi. Sangioveseye haksızlık yaptığımı içten içe bilmeme rağmen şu horoza olan gıcığım sayesinde kötü harcadım :) Arsızlıklarım konusunda beni hoşgörmeniz için de teşekkürler.

    Zatialiniz gibi bir muhabbet erbabını bulmuş üstelik bir de yemek organize edelim teklifi almışken boş durmak olmaz. Hemman e-posta gönderiyor, uzun zamandır gitmek istediğim ve bir türlü gidemediğim bir mekana davet etmek istiyorum sizi :)

  3. Chianti Classicoyu begenme buyulubaga, prestige bogazkereye metiye duz! neyse begendigin rieslingtende atiyorum bavula ;) haziranda ordayim, bana et ve yine bana sarap diyerek geliyorum, flank yazisi nerde kaldi?

  4. İttihatçi Kemal Bey, mirim döktürmüşsünüz. Uzun zamandır bu siteyi takip ede ede benim yazma şeklimde Erkan Beyinkine benzedi. Şimdi tam burada “lakin” diye devam etsem tam olacaktı. Kaliforniya şarapları tadım yazınızı okumuş çok keyif almıştım. Bunda da çok eğlendim. Sonunda Kayra Akademiye gitmeme sebep olacaksınız. Prestige Boğazkere aldım, kırmızı et ile denedim. Gerçekten çok güzelmiş. Ne kadar anlamam desenizde seçimlerinize değer vermekte ve takip etmekte olduğumu bilmenizi isterim.

  5. Edulisi merak ettim, hazır merak etmişken istinyedeki günaydın tavsiyenizede uyacağım. Hem şarabı alır hem yemeğimi yemiş olurum.

  6. Horoz ile kastedilen nedir tam olarak anlayamadım, biraz daha bilgi verebilir misiniz? Beğenmediğiniz şarabın fiyatına baktım, tadımda yer alan en pahalı şarabı beğenmemişsiniz. Şu sebeple beğenmedim diyebilir misiniz?

  7. Ahmet selam;

    İltifatlar için teşekkürler :) Edulisi gerçekten beğendim, tavsiye ederim :) Prestige Boğazkere inanılmaz lezzetli bir şarap, hele etlerle veya acılı yemekler ile :)

    Saffet bu horoz meselesine çok takılma :) güzel bir uygulama yapmışlar bazı şaraplara bu etiketi kullanma hakkı vermişler. Öyle her önüne gelende kullanamıyor bunu :) Kıskandım, imrendim, çamur attım adamlara :) şarapları fena değildi ama benim tercihim Boğazkere olur. Üstelik horozlu gubidiğe vereceğim para ile iki veya üç şişe en güzelinden Boğazkere alır afiyet ile içerim :)

    Pahalılık meselesine gelince, şarabı içerken inan fiyatını dahi bilmiyordum, üstündeki horoza gıcık olduğumu kabul ediyorum :) Lakin fiyat konusu beni çok ilgilendirmiyor. Yüksek fiyatlı olsaydı ve beyenseydim içimde kalır, alabilecek param olduğunda bir şişe daha içmek isterdim ama bu şarap pahalı diye çok güzelmiş dediğim hiç olmadı. Yani fiyatı lezzete etken değil bence :) Hemen belirteyim bu paraya memleketin üzümlerinden yapılmış ne şaraplar alınır :) artanı ilede gerçek bir horoz alır yersin :)

    1. Üstat olmasamda acizane bendenizin en sevdiği şaraplar listesinde üst sıralarda yer almakta kendisi. Kavaklıderenin piyasadaki rakiplerinden bu seri sayesinde önde olduğunu söylemek gerek. Zira onca yıllık birikiminden sonra el üstünde tuttuğum pek az şarabı var. Bu arada piyasaya giren yeni rakiplerin etkisi ile çıkarttıklarını düşündüğüm iki nefasetini daha unutmamak gerek: Pendore ve Cotes d’Avanos… Şunlara adam gibi kendi dilimizde isimler verselerdi keşke :)

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir