ÂLÂ UKALA ŞARAP OBURU

Âlâ Ukala Şarap Oburu
Âlâ Ukala Şarap Oburu

İki haftadır iki satır yazmamışım :) Hakkında ahkâm kesecek çok şişe birikti. Düşünmek ve aklımdakileri toparlamak ile zaman geçirmekteydim. Gerçekten kafam karışmıştı bu ara. “Kal geldi!” diyorlar ya hani :) Toparlanıp yazamadım da bir türlü. Birbirinden alakasız ama benim için anlamlı ve bir araya getirmem gerektiğini düşündüğüm yığınla fikirle mücadele ettim. Evet, bu düşünceleri bir araya getirip, toplamdan çıkardıklarım ile bolca yazacağım.

Peki, iki haftadır neler olmuş bakalım:

Öncelikle pek kibar ve iyi niyetli yaklaşımları bir kenara bırakmaya karar verdim zira bu kibarlıktan anlayacak insan sayısının pek az olduğunu fark ettim :) Dolayısı ile anlayan zaten hoş görecektir arsızlığımı. Hemen belirteyim “ar damarı çatlamış” denilen insanlardan değilimdir, çatlamaya fırsatı olmadan bu damar benden alınmıştır. Hikmetinden sual olunmuyor işte :) Tanıyanlar bilir tanımayanlara ek bilgi olarak kibar ve neşeli bir arsız olduğumu lakin patavatsızlık etmekten çok uzak durduğumu belirtmek gerek.

Başka neler olmuş;
Bodrumdan gelen ve şarap dünyasına bakışımı değiştiren, damağımda eğlence ile zıplayan Zinfandel çok etkilemiş beni…

Bir şarap grubunda yazdığım kırmızı şaraba buz atılır mesajıma gelen korkunç tepkiler de arsızlığı ele almama vesile olmuş…

Sponsorların gönderdiği nefis şaraplara kırk tane kulp takıp itina ile eleştiren şarap sever grubunun, tadım sonrası oturduğumuz mekânda tercih ettiği şaraplar… Gülmeyin efenim :) Bu tür yazılarımda isimler vermekten kaçınıyorum ama sohbetimizde izninizi almıştım. Yaklaşımınızdan yararlanıp, durumu eser miktarda iğneleyeceğimi belirtmiştim. Masada yaptığımdan çok daha az olacağından emin olabilirsiniz :) Kimse üstüne alınmasın, okuyan birkaç kişi anlamış kıs kıs gülüyordur bilgisayarının başında…
Bu olayda ziyadesi ile etkilemiş beni :) Bak hala aklımda, “Ben doluca alayım…” umarım benim aklımda kaldığı gibi bu zatı muhteremlerin aklında da şu cümlem kalmıştır: “Ne oldu? Bunun bukesi onun hoş kokusu, aromanın sapı şişenin mantarı? Şimdi ver kırmızı dolucayı…”
Şu anda size pek bir şey ifade etmiyor olabilir ama şarap sever ve tadımlara katılanlar, bir tadım sonrası takıldığım grubu ziyadesi ile madara ettiğimi anlamıştır. Elbette bu olayda ukalalık yolunda emin adımlar ile ilerlememe neden olmuştur…

Başka neler olmuş bu iki haftada:

Şarap dolu bir mekânı ziyaret etmiş ve nefis sohbetin tadını çıkarmışım…

Tavsiye ettiğim bir şarabın beğenilmemesi bol tepki almış, yazdıklarım burnumdan getirilmiş…

Tulum peyniri denen şeyi nasıl yiyorsunuz diyen rokfor hayranını azarlamışım…

Mardin’den gelen Süryani Şarabı tüm akşamı gülerek geçirmemize sebep olmuş. Aman yanlış anlamayın keyiften değil! Sekiz şişe açmamıza rağmen iğrenç kokudan ve turşu suyu lezzetinden kurtulamadığımız için. Üreticisine şarabın ne kadar kötü koktuğunu itina ile yazmışım ve ne olursa olsun bir Süryani Şarabı hakkında kötü konuşamayacağım uyarısı almışım… Elbette kibarlığı elden bırakmamış memleketin bir ucunda şarap sevdası ile üretim yapan insanların kalbini kırmamışım…

Kuru fasulye ile şarap mı içilir be adam diyen üstada ısrarla kuru fasulye yedirmiş ve yanında şarap içirmişim :) Kemal Hocam davete icap ettiğiniz için sevgiyle anıyor hoş sohbetiniz için teşekkür ediyorum :)

Şarapçılığın ilk yüz yılı zordur yalanı konusunda bir saat konuşmuşum…

Pahalı şarap güzeldir martavalı üzerine öyle bir çene çalmışım ki masadan kalkanlar gidip litrelik dikmen almış marketten :)

Corvus güzelde Reşiti sevmeyiz yaklaşımı için öyle ahkâmlar kesmişim ki sanki Corvusun ortağı olmuşum :)

İşte iki haftalık sessizlik böyle geçmiş gitmiş. Şimdi bunları itina ile yazıya geçirmek gerekiyor. Bu arada proje yönetimi ve zihin haritası yazılarının devamında ısrar edenler içinde yazacağım elbette. Şaraba yemeğe verdin kendini diyen arkadaşlara: “Nasılda anlamadınız bu zamana kadar?” diyorum :)

Yazının başlığını da açıklamam gerek. “Âlâ Ukala Şarap Oburu!!!” Ben oluyorum efenim :) uygun gördüm kendime. Şarap oburu olduğum su götürmez bir gerçek ama ortalıkta bunca ukala varken “Ben şaraptan anlamam, meydanı boş bulursam konuşurum.” yaklaşımımdan özellikle şarap konusunda vazgeçmiş bulunuyorum :) Ağzı olan konuşuyor benim neyim eksik :) Bu karardan sonra ziyadesi ile kanıtlanmış “şarap oburluğuma” muallâkta kalan ve asla kesinleşemeyecek Âlâ Ukala sıfatını da eklemiş bulunuyorum. Yarın ukalalıklar serimin ilk yazısı ile buradayım efenim :)

5 yorum

  1. Çok güzel yazmışsın, aaacayip keyif aldım okurken, döndüm bi daha okudum. Devam…
    Ve
    serinin ilk yazısını da sabırsızlıkla bekliyorum :)

    1. İlaç gibi geldi bu yorum :) keyif almanız memnun etti beni :) Biraz densizlik ettik ama kimi umurunda :)

      Serinin ilk yazısı bugün geliyor :) “Bu ülkede şaraplar yıllandırılmadan içiliyor!”

  2. ııııııyyyy kurufasulye ve şarap konusunda ciddi olamazsın değil miiiiiiiiii

    ama şu şampanya şişelerine takmış adamı yazarsan çok gülen eğlenen olur eminim. aslında sen o adamada ukalalık yapmıştın…

    1. Ben o beyefendiye ukalalık yapmadım, masumca sordum. Sizin için şampanya şişelerinin ağırlığı neden bu kadar önemli çok mu şampanya tüketiyorsunuz? Dedim…

      Sonrasını yazmayalım bu ara çok tepki aldım zaten :) Kurufasulye konusunu hatırlattığın iyi olmuş, yazdım bile yazımı :)

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir