Karbondioksit yutturulmuş şaraba köpüklü şarap, karbondioksit üretmiş ve ürettiklerinin kaçmasına müsaade etmemiş, baloncuk halinde içine hapsetmişine şampanya denilir. Tek cümlede şampanyayı tarif etmek gerekirse buna benzer bir cümle kurmak yerinde olur. En doğrusunu ben bildiğimden bu cümle sözlüğe bile yazılabilir. Hemen peşine eklemeli, yoksa döverler. Doğal yöntemler ile karbondioksit üretip hapseden her şaraba şampanya demememiz için Fransızlar epey çaba sarf etmişlerdir. Şayet biz de bu kadar cingöz ve tutucu olsak dünya mutfağında birçok gıdanın adı dilimizdeki hali ile anılmaya çalışılırdı. Üstelik yoğurtlarınızın sütü bizim memleketin filanca yöresinde yaşayan bilmem ne ineğinden gelmediyse siz buna yoğurt diyemezsiniz gibi çıkışlar bile yapardık.
Konuyu dağıtmadan dönelim şampanyaya. Siz Fransızlara aldırmayın, adaba uygun üretilmiş her köpüklüye şampanya diyip geçin. Benden size tavsiye :) Köpüklü şarap ile şampanya arasındaki farkı bilin yeter. Köpük sonradan eklenmişse makbul değildir diyip burun kıvırın. Burun kıvırın ama içmekten de geri kalmayın. Bazı köpüklüler gerçekten güzel olabiliyor veya üzerinde şampanya yazmayan lakin baloncuklarını kendisi üretmiş pek leziz olanlarına da rastlanıyor. Bana sorarsanız bu şampanya olayı soğuk bölgelerde bağ sahibi olan üreticilerin işine yarayan bir konu. Farklı bir gözle bakarsak, soğuk bölgelerde şarap yapmak için yeterince olgunlaşamayan üzümlerin ziyan olmamasını sağlıyor. Şayet benden daha ukala birileri şampanya şöyle şampanya böyle diye kadehi sallaya sallaya çokbilmişlik ediyorsa buradan yakalayıp sallayabilirsiniz. Muhtemelen gözünde çok büyüttüğü şampanyalara hiç bu gözle bakmamıştır. Sanmayın ki Fransanın Champagne bölgesi günlük güneşlik bir yer. Kıraç ve soğuk bir iklimi var. Yani üzümleri şarap yapacak kadar çok olgunlaşamıyor. Ne demiştik? Cingöz! Efenim özetle şampanya dediğinde bir şaraptır sadece köpürür.
Başka bir yerden daha bakalım. Şampanya bir sanattır ve dipsiz bir kuyudur. Üstelik benim kadar obursan bulunmaz nimettir. Şampanya ne zaman içilir şeklinde bir soru yöneltsem eminim kutlamalardan bahsedersin. İşin aslı böyle değildir elbette. Şampanya ne zaman içilir? Her zaman içilir efenim her zaman. Sabah kalk iç, öğlen şekerlemesi yapmadan önce iç. Şekerlemeden sonra iç. Ne güzelde uyumuşum diye bir kadeh daha iç. Bu şişe de bitti diye kutlama yap ikinci şişeyi aç ve iç. Akşam iç, gece yarısı iç, sevgilin varsa iç, yoksa iç :) Şaka yapmıyorum yahu çok ciddiyim. Hadi tamam bana alkolik gözü ile bakıyorsun diyelim.
Peki, Madame Lily Bollinger için ne diyeceksin. Kadim bir dost bir yerlerden bulup şampanya ile ilgili bir yazı göndermiş. Keyifle okudum ve Madame Lily Bollinger adını da bu yazıda duymuş oldum. Pek sevdim zatı muhteremi. Lakin benim dünyaya gelişimden kısa bir süre sonra terki diyar eylemiş kendisi. Elbette gitmeden önce eşinden kalan Bollinger şampanya evini çekip çevirmiş. Pek sevilen bir kişilikmiş. Kim sevmez efendim :) Bakınız bir gazetecinin ne zaman şampanya içersiniz sorusuna nasıl yanıt vermiş:
“Şampanyayı sadece mutlu veya üzgün olduğumda içerim. Yalnız olduğum zamanlarda da içerim. Yanımda birileri varsa mutlaka içerim. Aç değilsem şampanya içerim. Açsam da içerim. Bunların dışında şampanyaya dokunmam. Elbette susamamışsam!”
Bir de bana çok içiyor diyorlar. Bir doktorum var benim, umarım sitemi bilmiyordur. Kermit diyorum kendisine. Öyle uygun gördüm ama onun bundan haberi yok. Sürekli içkime karışıyor. Bir gün bir şişe şampanya ile ziyaretine gideceğim. Sarhoş olup içkinin ne kadar güzel bir nimet olduğunu kabul edene kadar içireceğim. Sonrada karaciğerimi korumanın başka yollarını bulması için alkolik edeceğim :) Şimdilik bu kadar efenim. Bir sonraki köpüklü yazımızda karbondioksit nasıl derdest edilir üzerine sohbet ediyor olacağız.
– Hünkârım, bu mendebur köpüklü şaraba şampanya demiş!
– Ne durursunuz bre zındıklar! Tiz derdest edin madrabazı!