Molu adın aşinayım. Nereden duydum, neden tanıdık geliyor anımsayamadım ama var bir aşinalık. Henüz çözemedim nereden yer etmiş aklıma. Biraz araştırınca ailenin şarap dışında konular ile gündemde yer aldığını fark ettim. İtalyanca şarap anlamına gelen “Vin” kelimesinin hemen ardına eklenen “olus” Molu ailesinden Oluş Hanımın adıymış. Kendisi biyolog ve çocukluğunun geçtiği çiftlikte organik şarap üretimi için kolları sıvamış durumda. Sektöre yeni bir üretici daha katılmış oldu. Bu tür üreticilerin bizleri şaşırtma ihtimali yüksek zira kurucusu bizzat işin başında olduğunda ortaya ilginç durumlar çıkabiliyor. Neden ilginç dediğimi hemen açıklayayım. Mesela ben şarap üretiyorum diyelim. Üretimden tüketime her yerde ben varım lakin egom pek yüksek. Bağında benim çapa salladığım, etiket tasarımını dahi benim yaptığım şaraplar elbette pahalı olacak efenim. Madem başladık bir başka örnek daha verelim. Yine üretici ben olayım da kimse üstüne alınmasın :) Bu sefer de her yerde ben varım lakin ürettiğim nefis şaraplardan çok sayıda insan nasibini alsın istiyorum. Piyasadaki rekabetin farkındayım ve kalite fiyat oranının önemli olduğunun bilincindeyim. Eser miktarda da mütevazıyim diyelim. Bakınız eser miktarda mütevazılık bile mühim olabiliyor :) Konu şarap olunca zemin kaygandır. Doğrular muallâktır. Yeri gelir üzümün bağı önemli olur yeri gelir fıçının meşesi. Verdiğimiz örneklerde üreticinin kendisi mühim oluverdi. Şahsi fikrim Molu Çiftliği Şarapları sayesinde nefis şaraplar yudumlayacağımız yönünde. Geçtiğimiz günlerde bizim üreticilerin markalaşma yolunda yaşadığı sorunlar hakkında ahkâmlar keseceğim demiştim. Yeri geldi bir iki kelam edelim. Ukalalık başa bela efenim. Belli ki Oluş Hanım nefis şaraplar üretmek konusunda kararlı fakat şaraplara isim vermek konusunda biraz kararsız kalmış gibi. Bakalım medyada nasıl yer almışlar:
“Çocukluğunun geçtiği çiftilikte butik, organik şarap üretimine hazırlanan Oluş Molu, ‘Wineolus’ markasıyla yurtdışına açılmayı da planlıyor.”
“Oluş Molu, beyaz ve kırmızı şiraz, kalecik karası, tempranilla, cherdonnay, öküzgözü gibi üzümlerden elde edilen şarapları ‘Dlum hanım Vin Olus’ markasıyla 70 cc’lik şişelerde piyasaya sundu.”
Efenim özetle yeni üreticilerimiz üretim aşamasında nasıl ki önologlardan yardım alıyorlarsa markalaşma ve halkla ilişkiler konusunda da destek almalı. Basından özellikle uzak durmalı. Olurda basından kaçamazsa suya sabuna dokunmadan işin masal kısmını anlatıp geçmeli. Net bilgiler vermekten kaçınmalı. Neden basından uzak durmak gerektiğini de iki cümle ile örnekleyelim. Papa İstanbul’a gelir gelmez basın mensupları bu ilimizde genelevler dahi olduğunu ve bu konudaki fikirlerini sormuş. Papa şaşkınlıkla “Burada genelev mi var?” diye karşılık vermiş. Ertesi gün manşetler şöyle: “Papa gelir gelmez genelev var mı diye sordu!”
Fakat bakar mısınız densiz bana. Molu Çiftliği Şarapları dedim nereden nereye geldim. Alkollü yazı yazılmaması konusunda bir kararname çıkartacaklar yakında. Bu arada Molu Çiftliği Şarapları nefis bir isim. Bak ne kadar etkili: Molu Çiftliği Şarapları! Yani orada bir çiftlik var uzakta o çiftliğin şarapları. Hem de organikmiş. Sitelerini ziyaret edip çiftliğin fotoğraflarına göz atabilirsiniz. Pek keyifli görünüyor: http://www.vinolus.com
Dilerseniz benim densizlikler yerine Oluş Hanım neler demiş ona bir bakalım:
“Anadolu tarım açısından, hava koşulları ve iklimi nedeniyle kısıtlı bir bölge. Üstelik su sorunu da var. O nedenle bağcılık, özellikle asma suya çok ihtiyaç duymadığı için dayanıklı. Yaş üzümden ya pekmez yapılıyor ya da kurutmalık olarak kullanılıyor. Ben, üzümden katma değeri yüksek olduğu için şarap yapmak istedim. Şarabın bir içki değil, kültür olduğunu bilerek bu işe girdim. Ülkemizde iyi şaraplar da üretiliyor ama ben farklı bir ağız tadı ve farklı bir marka yaratmak içir organik, tamamen organik şarap yapımına giriştim. Farklı bir kulvarda yer aldım. Şu anda Türkiye’de 4 firma organik şarap üretiyor. 120 dönüm arazideki üzümlerden 3 cins kırmızı 3 cins de beyaz şarap üretiyorum. Şiraz, Kalecik Karası Tempranilla, Chardonnay, Öküzgözü gibi üzümlerden elde edilen şarap çeşitlerini ‘Vin Oluş’ markasıyla piyasaya sürüyorum. Toprak analizi ve verilere göre, yerlinin yanı sıra Fransa’dan fideler de getirttim. 20 ton kapasiteli tesislerde 19 bin şişe şarabı pazara verdik. 4 ayrı mahzende Fransa’dan getirttiğimiz meşe fıçılarda depolama yaptım. Amacım, şarap kültürünü yaymak ve farklı ağız tadı olan şaraplar üretmek. Şarap yapımı bağdan başlar, üzümün kesim ve sıkım saatine kadar özen ister. Şarap bir nevi kadın gibidir özen ve ihtimam ister. İyi üzümden iyi şarap olur. Rekabetten korkmuyorum. İçinde kimyasal bir katkının asla bulunmadığı şaraplar üretiyorum”
Yazının tamamını şu sayfada okuyabilirsiniz. (İki paragraf yazı aldım içinde dört beş kelimeyi düzeltmek durumunda kaldım. Ah be internet yayıncılığı ne olacak senin halin. Tamam kızma, ben de biliyorum konu ile alakası olmadığını.)
Organik tarım sertifikası ile şeftali, kayısı, armut, kiraz, badem, üzüm yetiştirilen bu çiftlikte keçi peyniri de üretilecekmiş. Merakla gelişmeleri takip ediyor olacağım efenim. Beni meraklandıran bir diğer konu ise bu bağlarda daha önce adını hiç duymadığım bir üzümün bulunması. Adı Roussanne ve üstat Gence Alton’un şu yazısından anladığım kadarı ile bağda pek kaprisli olan bir Fransız üzümü. Bakalım bizim memlekette ne hale gelecek. Umarım tez zamanda raflarda yerini alır da ahkâm kesecek konu çıkar bana :) Fransızların kaprisli üzümü Roussanne Kayseri’de adam olmuş, hiç kapris yapmamış. Oluş Hanım çekmiş kulağını. Kokusu şöyle, dokusu böyle lakin klonal farklılıklar oluşmuş gibi densizlikler ederim. Gördüğünüz gibi henüz adını yeni duyduğum üzümün hayali şarabı hakkında bile ahkâm kesebiliyorum. Umarım bu hayal gerçek olur nefis Molu Çiftliği Şarapları içeriz. Yakın zamanda iki Vinolus şarabı ile ilgili densizlik ediyor olacağım. Afiyetle efenim…
1 yorum